geçen gün anneannemi ziyarete gitmiştim, bana söylemedi ama, ben gideceğim için Emine Hanım yerine, onun evinde toplanacaklarmış. yani tam bir patates salatası, ıspanaklı börek, havuçlu kek üçgeninin arasına düşmüştüm. dedikodular da cabası. anneannem, çevresindeki en huzursuz kadındır belki, huzuru dedikodu ve kötülemeyle bulur. bir an sessizlik oldu, hani şu aynı anda herkesin çay içmesinin sesiyle oluşan bir sessizlik var ya, öyle işte.
anneannem, " hani şu müjganların oğlu var ya, ismet. evleniyomuş."
komşular da haliyle şaşırdılar duruma." aaaa! hayırlı olsun! kimmiş kız? kimlerdenmiş?"
anneannem de büyük bir keyifle," hostesmiş hava yollarında. minik minik eteklerle geziyomuş."
"aaa! iyiymiş iyiymiş! bak eve ekmek de getirir o kız. artık eli ekmek tutmayan kızı almayacaksın zaten!"
anneannem eteğin yeterli derecede etki etmemesi üzerine, daha farklı bir platforma oturttu sohbeti:
"kızı ismet hamile bırakmış diyolar. ondan evleniyolarmış! sen evlenmeden düş kalk, sonra da karnı belli olmadan evlen! "
ben şaşırma efektleri beklerken, komşular beni içten içe güldüren bir şey söylediler:
"iyi olmuş iyi, zaten yaşı da gelmişti çocuğun. bi yere kadar bekarlık. bak annesi de vefat etmişti tek kalmıştı evde. sıcak bi yemeği olur. kız da ekmek getiriyorsa, daha ne olsun!"
anneannemin kudurmasını anlatamam. yani önce "aman beee siz de!" bakışı fırlattı sağına soluna, sonra kimsenin onun dedikodusunu dinlememesi üzerine, sustu. sinirlendi. ben de çay doldurmaya gittim iyi aile kızı olarak.
ailede tek deli anneannem değil, bizim tüm sülalede var bir bokluk ben size diyim. mesela babaannem. kindar ruh halinden bahsetmek yerine, 60 yaşındaki çük merakını anlatayım size ben en iyisi.
bir gün, beşiktaş pazarına doğru yürürken, ben daha 10 yaşında falanım, nereden aklına geldiyse kulağıma eğildi:
"veroniiiiiiik! kız araplar o elbiselerinin altına don giymiyorlarmış rahat olsun diye. efil efil geziyorlarmış! ay sallana sallana püfür püfüür! ahahahahahahahaha!"
diye bir konuşma düşünün. yok yok güldürmüyor on yaşındaki bir kızı çük muhabbeti, aksine, midem bulanmıştı. zira annemle babamın seviştiklerini yeni yeni öğrenmiştim, ayrıca bir arabın sallanan çükü bana ne diye komik gelsindi ki! buna rağmen babaannem beş dakika kadar gülmüştü buna. sana ne lan arabın sallanan çükünden!
peki, size daha ilginç bir şey söyleyeyim, neden davullu zurnalı evleniyoruz? çünkü bizim halkımız iki kişi sevişecekse bu gizli kapaklı olsun istemez, bilmek ister. her şeyi duymak ister. sevişecek tarafları görmek ister. ama, görmeyince de dedikodu malzemesi yapar. bu kadar bok beyinli halkımız işte.
neyse efendim, çok alakasız olacak belki türk halkından girdim dedikodudan anneanneden babaanneden çıktım ama, güncel bir mevzu katmak istiyorum işin içine. neden türklere şu sıralar bu kadar kızgın olduğumla ilgili güncel bir haber sadece.
MERAL OKAY. meral okay'ı daha yeni kaybettik. uzun süredir kanser tedavisi görüyordu ve birkaç sabah önce vefat etti. bu kadar erken yaşta ölmesi, hepimizi çok üzdü. müthiş bir kadındı. buna rağmen, ölümünden birkaç saat sonra, internet gazeteciliğindeki (o piç kurularına gazeteci demek benim ayıbım aslında) "O KADIN ÖLDÜ" gafından da önce , facebookuma ekli bir çocuk tam olarak şunu yazmış:
MUHTEŞEM YÜZYIL dizisinin senaristi MERAL OKAY ÖLMÜŞ. BAKIN OKAY KİMDİ ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder