kıbrıs'taki şu manyak kumar merakını anlayamadım. dışarda pırıl pırıl bir hava var, ama insanlar o iğrenç kumarhanelerde tüm günlerini öldürüyorlar makine başında. kazanabilme hırsı ile deli gibi o minik yuvarlak tuşa basıyorlar. hatta yanımda oturan kadının kırmızı ojeleri o denli aşınmıştı ki ucu ve dibinde hiç oje kalmamış sadece tırnağının ortasında hafif bir kırmızılık kalmıştı. o denli iğrenç tipler yani. hani las vegas'taki gibi bir şey zannedenler, benim gibi, baştan uyarıyorum öyle bir şey yok. içerde yelekli teyzeler var gayet.
bizim evinde kaldığımız kadının annesi de, bir baktık acındırıyor kendini "onca yolu yürüdüm de geldim, ayaklarım koptu ayaklarım!" biz de neden bahsediyor diyoruz... meğer kumarda tüüüüm parasını kaybetmiş bir yol parası bile ayırmamış kenarına, dönüşü de tabanvay yapmak zorunda kalmış. acımamızı mı bekliyor nedir? size yürüdüğü yolu tarif edeyim: bebekten beşiktaş'a kadar.
insan sürekli bir kazanacağım beklentisi içinde olurmuş ya hani. o bana hiç olmadı işte. çünkü günde bir iki kazanacak kişiden birinin benim olma ihtimalim, imkansıza yakındı. insanlar milyarlar kaybederken, ben 25 liralık oynayıp kalktım. canım sıkıldı zira. ama bir gün rulet oynarsam, o eğlenceli olacakmış gibi hissediyorum. ama o "slot machine" ler pek de hoş değil hani. benden söylemesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder